Kur'an-i Kerim'in Gizli Ogretisi

Kehf Suresi...
Kur'an'i Kerim'in uzun surelerinden biridir.
110 ayetten olusan sure adini;
ilk defa dokuzuncu ayette olmak uzere,
bir kac yerde gecen ''kehf'' sozcugunden almistir.
Kehf, ''magara''demektir.

''Demek sen, bu soze (Kur'an'a)inanmazlarsa,
arkalarindan uzulerek adeta kendini tuketeceksin!
Kehf: 18/6)

Hz. Muhammed vahye inanmayanlarin sergiledikleri
tavirlara cok uzuldugu ve onlari inandiramamanin
sikintisini yasamaya basladiginda gelen bir ayetle
baslayan surede hemen sonrasinda,
magarada yasanan bir dizi siradisi olaylarla
ilgili konularda devam etmistir.

Magarada yasanan gizemli olaylar...

''Yoksa sen, (sadece) Ashab-i Kehf ve
Ashab-i Rakim'i mi
bizim ibret verici delillerimizden sandin?
Kehf:18/9

''Kehf'' magara ve daglarin icindeki dehliz demektir.
''Ashab'' arkadas manasina gelen ''sahib'' kelimesinin coguludur.
''Ashab-i Kehf'' ise ''magara arkadaslari'' anlamina gelir.
''Rahim'' ayette soz konusu edilen magaraya konulan kitabedir.
Rakim ayni zamanda ''yuksek dag ve tepe'' anlamina da gelmektedir.

Bu tur magaralarla ilgili anlatilanesrarengiz olaylar,
cok eski tarihi kaynaklara kadar uzanir.
Ezoterik kayitlarda bu tur magaralarin;
cok eski Mu kolonisi olan ve tufandan sonra
kendi kitalarini terk edip bizim kitamiza goc ederek,
gizli bir yeralti ulkesi kuran Agartalilar'in
yeralti tunellerine giris kapisi oldugundan soz edilir.

Basta bazi Peygamberler olmak uzere,
bazi inisiyelerin bir zamanlar burada egitildiklerine dair
ezoterizmde cok ayrintili ve onemli bilgiler vardir.
Magaralardaki bu gizemli kisiler,
yillar sonra Kur'an'i Kerim'de de acikca ifade edilmistir.
Su anda incelemekte oldugumuz Kehf Suresi'de
bir grup gencin magaralarda uyutulduklarindan bahseder:

''Hani o gencler magaraya siginmislardi da,
'Ey Rabbimiz!
Bize katindan bir rahmet ver ve icinde bulundugumuz
su durumda bize kurtulus ve dogruluga ulasmayi kolaylastir'
demislerdi.
Bunun uzerine biz de nice yillar onlarin kulaklarini
(dis dunyaya) kapattik.
(Onlari uyuttuk)
Biz sana onlarin haberlerini gercek olarak anlatiyoruz:
Suphesiz onlar Rablerine inanmis birkac genc yigitti.
Biz de onlarin hidayetlerini artirmistik.
Kehf: 18/10,11,13

Hidayetlerini artirdik demekte ve
bunun da magarada gerceklestigini anlatmaktadir.
Bu az once soylemis oldugumuz gibi
inisiyatik bir egitim demektir.

''Uykuda olduklari halde sen onlari uyanik sanirsin.
Biz onlari saga sola ceviriyorduk.
Kopekleri de magaranin girisinde iki kolunu uzatmis
(yatmakta idi)
Onlari gorseydin,
mutlaka onlardan yuz cevirip kacardin ve
gorduklerin yuzunden icin korku ile dolardi.
Boylece biz, birbirlerine sorsunlar diye onlari uyandirdik.
Iclerinden biri:
'Ne kadar kaldiniz'? dedi. (Bir kismi)
'Bir gun , ya da bir gunden az', dediler.
(Digerleri de) soyle dediler:
'Ne kadar kaldiginizi Rabbiniz daha iyi bilir.
Simdi siz birinizi su gumus para ile kente gonderin de baksin;
(sehir halkindan) hangisinin yiyecegi daha temiz ve lezzetli ise
ondan size bir rizk getirsin.
Ayrica, cok nazik davransin (da dikkat cekmesin)
ve sizi hicbir kimseye sakin sezdirmesin.
Cunku onlar sizi ele gecirirlerse ya taslayarak oldururler,
yahut kendi dinlerine dondururler.
O zaman da bir daha asla kurtulusa eremezsiniz.''
Kehf: 18/ 18-20

Sure, son derece ilginc aciklamalarla devam eder...
Surede anlatilanlardan ogrendigimize gore,
kimligi bilinmeyen bu kisiler daha sonra
yore halkinca fark edilmis,
ancak haslk bu gizemli kisilerin kim olduklarini anlayamamistir.
Bu magaranin hemen yanina mescid yapmak istemis olmalarindan da,
bu kimligi bilinmeyen kisilerden o yillarda
bir hayli etkilenmis olduklarini anliyoruz.

''Boylece biz, (insanlari) onlarin halinden haberdar ettik ki,
Allah'in ve'dinin hak oldugunu ve
kiyametin gerceklesmesinde de hicbir suphe olmadigini bilsinler.
Hani onlar (olayin mucizevi tarafini ve asil hikmetini birakmislar da)
aralarinda onlarin durumunu tartisiyorlardi.
(Bazilari), 'Onlarin ustune bir bina yapin,
Rehberi onlarin halini daha iyi bilir' dediler.
Duruma hakim olanlar ise,
'Uzerlerine mutlaka bir mescit yapacagiz' dediler.''
Kehf: 18/21

Sure son derece onemli ezoterik sembollerle soyle devam eder:

''(Ey Muhammed!) Bazilari bilmedikleri sey hakkinda atip tutarak:
'Onlar uc kisiydiler, dordunculeri kopekleridir' diyecekler.
Yine, 'Bes kisidirler, altincilari kopekleridir' diyecekler.
Soyle de diyecekler: 'Yedi kisilerdir, sekizincileri kopekleridir.''
Kehf: 18/22

''Kopek'' ve ''Kurt'' sembolleri ezoterizmde
''Sirius''un semboludur.
Surede ''Magara Ehli'' olarak ifade edilen bu kisilerin
''Sirius Kulturu''ile yakindan bir iliskileri oldugu anlasilmaktadir.

Sure soyle devam eder:

''De ki:
'Onlarin sayisini Rabbim daha iyi bilir.
Zaten onlari pek az kimse bilir.
O halde onlar hakkinda (Kur'an'daki) apacik tartisma (yi aktarmak)
dan baska tartismaya girme ve
bunlar hakkinda onlardan hicbirine bir sey sorma.''
Kehf: 18/22

Ayette,
soz konusu magaradaki kisiler hakkinda
Hz. Muhammed'e bazi bilgiler verildigi anlasiliyor...
Ancak surenin devaminda bu kisiler hakkinda
Muhammed Peygamber'in cok fazla bir aciklama
yapmamasi gerektigi de onemle vurgulaniyor.
Surenin devaminda bu genclerin magarada 309 yil
kaldiklarindan soz edilmektedir.
Ancak bu oyle ilginc bir sekilde soylenmektedir ki,
gizemli bir olay anlatilirken bir baska gizemle
bizi bas basa birakmaktadir...

Gizem icinde bir baska gizem...

Rumi takvime gore 1 ay,
insanlar tarafindan iki dolunay arasindaki zaman
veya Ay'in Dunya etrafinda dondugu zaman olarak hesaplanir.
Buna gore 1 ay:
29 gun 12 saat ve 44 dakikaya esitti.
Buna ''Kameri ay'' denir.
12 Kameri ay ise Rumi takvime gore 1 yil eder.
Ancak Dunya'nin Gunes etrafindaki donusunu tamamlamasini
1 yil olarak kabul ettigimiz Miladi takvim ile
Rumi takvim arasinda her yil 11 gunluk bir fark olusur.

Iste surenin 25. ayetinde bu farka ozellikle dikkat cekilmistir.

''Onlar magaralarinda uc yuz yil kaldirlar.
Buna dokuz daha eklediler.''
Kehf: 18/25

Ayette gecen zamani soyle aciklamak mumkundur:

300 yil x 11 gun (her gun icin olusan fark) =3.300 gundur.
1 Gunes yilinin 365 gun 5 saat 48 dakika ve 45.5 saniyeden
olustugu dikkate alinirsa,
3.300 gun/365.24 gun = 9 yil'dir.
Miladi takvime gore 300 yil,
Rumi takvime gore 300+9 yildir.
Goruldugu gibi ayette bu 9 yillik farka ozellikle dikkat cekilmistir.

Dunyada her sey gecicidir...

Dunya hayatinin gecici oldugunu anlatan ayetlerden
biriyle sure devam etmis ve soyle denmistir:

''Onlara dunya hayatinin ornegini ver:
(Dunya hayati) gokten indirdigimiz yagmur gibidir ki,
onun sebebiyle yeryuzunun bitkileri boy verip
birbirine karisirlar.
Fakat butun bu canlilik sonunda ruzgarin savurdugu
kuru bir cer cope doner.
Mallar ve evlatlar, dunya hayatinin susudur.
Baki kalacak salih ameller ise,
Rabbinin katinda,
sevap olarak da umit olarak da daha hayirlidir.''
Kehf: 18/45,46

Ortaya konacak olan nasil bir kitaptir?

Surede devre sonunda meydana gelecek bazi olaylardan
bahsederken bir kitaptan bahseder.
Bu nasil bir kitaptir?...
Once ayetlerde anlatilanlari gorelim:

Daglari yurutecegimiz ve senin yeryuzunu cirilciplak
gorecegin gunu bir hatirla.
Kitap ortaya konur.
Suclulari, kitabin icindekilerden korkuya kapilmis gorursun.
'Eyvah bize!
Bu nasil bir kitaptir ki kucuk,
buyuk hicbir sey birakmadan hepsini sayip dokmus!' derler.
Onlar butun yaptiklarini karsilarinda bulurlar.
Senin Rabbin hic kimseye zulmetmez.''
Kehf: 18/47,49

Daglar,
ezoterizmde farkli anlamlarda kullanilan sembollerden biridir.
Daglarin yurutulmesi kaliplasmis on yargilarin
degismesini ifade eder.
Yeryuzunun ciripciplak gorulmesi de bu sembolu destekleyen
ikinci semboldur.
Cirilciplak gorulmesi gerceklerin apacik aciga cikacagi
anlamina gelir.
Bu gercekler ortaya cikarken,
insanin da gercegi ortaya cikacak
ve simdiye kadar gecirmis oldugu hayat
ya da hayatlarin da gozden gecirilmesi ile
karsi karsiya kalacaktir.
Yani insan kendi gercegiyle de yuzyuze gelecektir.
Peki nasil?

Ayet buna soyle cevap veriyor:
''Kitap ortaya konur...''

Bazi ilahiyatcilar
''Bu kitabin,
insanin tekamul macerasi boyunca butun fiillerini
kaydeden bir tur kozmik bilgisayar'' diyerek
acikliyor bu sembolu...

Biraz daha acacak olursak bu kitabin
''akasik kayitlar'' oldugunu soyleyebiliriz.

Hz. Hizir'la Hz. Musa'nin bilgelik yolculugu...

Birbirinden ilginc konulara yer verilen sure yine hayli
onemli bilgiler ifade eden bir konuyla devam etmistir.
Konu inisiyasyonun sonunda elde edile tam suur acikligi,
aydinlanma ve uyanmayla ilgilidir.
Boyle bir asamaya gelen bir kisi tum olaylarin oncesini
sonrasini gorebilir ve olaylarin birbiri arkasina gelen
sebep-sonuc zincirini fark edebilir.
Bu iniyasyonda ulasilacak son asamadir.

Az sonra aktaracagim ayetler sembolik bir uslup icinde
boyle bir suur haline ulasan kisinin durumunu anlatmaktadir.
Kullanilan anlatim sekli,
bu inisiyatik bilgiyi hikayelestirerek anlatma tarzindadir.
Bu Hz. Musa ile Hz. Hizir'in bilgelik hikayesidir.
Hz. Musa'nin nasil bir egitimden gecirildigini de
anlatmasi bakimindan ayri bir oneme sahiptir.
Hikaye dedigimiz zaman hayal urunu gercekle
ilgisi olmayan oykuler aklimiza gelmesin.
Burada kullandigimiz hikaye sozcugunu kissa
karsiligi olarak ele almaktayiz.

''Kissa'' kelimesi esas olarak ''izlemek'',
''izi takip etmek'' anlamina gelmektedir.
Kissa bir haberi nakletme,
bir olayi anlatma hikaye etme demektir.
Bu Arapca'da ''kassa'' kelimesiyle ifade edilir.
Anlatilan hikaye ve olaya da ''kissa'' denilir.
Az sonra gorecegimiz ayetlerde anlatilanlara
kissadan hisseler denir.
''Hisse'' kelimesi ''pay'' demektir.
Yani ''payimiza dusen''anlaminda kullanilmistir.
''kissadan hisseler'' ise bir olaydan cikarilan ders demektir.
Iste,
simdi uzerinde duracagimiz o ders,
inisiyatik bir derstir.

Kissa,
Hz. Musa'nin genc bir arkadasiyla birlikte iki denizin
birlestigi yere dogru uzun bir yolculuga ciktigini soyleyerek baslar.
Hz. Musa ve genc arkadasi iki denizin birlestigi yere gelince
ellerindeki balik denize kacar ve kaybolup gider...
Iki denizin birlestigi nokta, ''ikiliklerin bir oldugu''
bir anlayisin semboludur.
Birlik anlayisini ifade eder.
Cokluktan, teferruattan kurtularak,
olaylari kapsamli olarak gorebilmenin karsiligidir.
''Balik'' ise ezoterizmde bilginin sembolu olarak kullanilmistir.
Kissanin hemen basinda baligin kayboldugu ifade edilmistir.
Yani Hz. Musa ve genc arkadasi aslinda baligin pesindedir
ama ona sahip olamamislardir,
cunku balik denizde kaybolup gitmistir.
Iste kissa bundan sonra Hz. Musa'nun bu bilgiyi
elde etmek icin hoca talebe iliskisine girdigi donemi,
hikayelestirerek anlatmaya baslar:

''Derken kullarimizdan bir kul buldular ki,
biz ona katimizdan bir rahmet vermis,
kendisine tarafimizdan bir ilim ogretmistik.
Musa ona,
'Sana ogretilen bilgilerden bana, dogruca iletici
bir bilgi ogretmen icin sana tabi olayim mi?' dedi.
Adam soyle dedi:
'Dogrusu sen benimle beraberlige asla sabrademezsin.
Ic yuzunu kavrayamadigin bir seye nasil sabredeceksin?'
Musa, 'Insallah beni sabirli bulacaksin.
Hicbir iste de sana karsi gelmeyecegim' dedi.
O da soyle dedi:
'O halde eger bana tabi olacaksan,
ben sana soylemedikce hicbir sey hakkinda bana soru sormayacaksin.'

Derken yola koyuldular.
Nihayet bir gemiye bindiklerinde (adam) gemiyi deldi.
Musa, ' Sen onu icindekileri bogmak icin mi deldin?
Dogrusu, sasilacak bir is yaptin.' dedi.
Adam. 'sen benimle beraberlige asla sabredemezsin,
demedim mi?' dedi.
Musa, 'Unuttugum icin bana cikisma ve
bu isimda bana gucluk cikarma!' dedi.

Yine yola koyuldular.
Nihayet bir cocukla karsilastiklarinda adam (hemen)
onu oldurdu.
Musa, 'bir cana karsilik olmaksizin sucsuz birini mi oldurdun?
Andolsun cok kotu bir is yaptin!' dedi.
Adam, 'Sana, benimle beraberlige asla sabredemezsin demedim mi?' dedi.
Musa, 'Eger bundan sonra sana bir sey hakkinda soru sorarsam,
artik benimle arkadaslik etme.
Dogrusu, tarafimdan (dilenecek son) ozre ulastin
(bu son ozur dileyisim)' dedi.

Yine yola koyuldular.
Nihayet bir sehir halkina varip onlardan yiyecek istediler.
Halk onlari konuk etmek istemedi.
Derken orada yikilmaya yuz tutmus bir duvar gorduler.
Adam hemen o duvari dogrulttu.
Musa, 'Isteseydin bu is icin bir ucret alirdin' dedi.
Adam, 'Iste bu birbirimizden ayrilmamiz demektir' dedi.
'Simdi sana sabredemedigin seylerin icyuzunu anlatacagim:

O gemi, denizde calisan birtakim yoksul kimselere ait idi.
Onu yaralamak istedim,
cunku onlarin ilerisinde,
her gemiyi zorla ele geciren bir kral vardi.
Cocuga gelince,
anasi babasi mu'min insanlardi.
Onlari azginliga ve kufre suruklemesinden korktuk.
Boylece Rablerinin onlara,
bu cocugun yerine daha hayirli ve daha merhametli
bir cocuk vermesini diledik.
Duvar ise sehirdeki iki yetim cocuga ait idi.
Altinda onlara ait bir define vardi.
Babalari da iyi bir insandi.
Rabbin, onlarin olgunluk cagina ulasmalarini
ve Rabbinden bir rahmet olarak definelerini cikartmalarini istedi.
Bunlari ben kendi gorusume gore yapmadim.
Iste senin, sabredemedigin seylerin icyuzu budur.'
Kehf: 18/ 65-82

Bu kissada sozu gecen bilgenin ismi verilmemistir.
ancak anlatilan hikayeye bakildiginda bu kisinin Hizir
olabilecegi ile ilgili Islam bilginlerince
ortaklasa bir yorum yapilmistir.
Hizir olarak bilinen kisi olsa da olmasa da onemli degildir.
Cunku ismi ne olursa olsun,
onemli olan inisiyasyonun en son asamasina ulasan
bir bilgenin nasil bir yasam surdugu ve
nasil bir anlayista bulundugunun anlatilmis olmasi.

Hizir olarak geleneklerde yasamis olan kisi de
zaten boyle bir inisiyasyondan gecmis bir
inisiyatorun sembolu olarak karsimiza cikmaktadir.
Ve ezoterizme goree tek bir Hizir degil yuzlerce,
binlerce hizir vardir...
Aynen bir tek Nuh'un gemisinin olmadigi gibi...

Az once aktardigim kissada dikkat etmemiz gereken
bir baska ayrinti daha bulunmaktadir.
Dikkat edilirse Hizir olarak degerlendirilen bilge
olaylari yorumlarken ben olarak degil
biz olarak konusmaktadir.
Bu da uyanan ve suurlanan bir kisinin goksel
irtibatini ve goksel zincire olan bagini gosterir.
Buna Sufizmde gokyuzu ile yeryuzunun evliligi denir.
Yani yukarisi ile asagisinin ortaklasa bir zincirin
halka olmasi durumudur bu...
Mevlana'nin bir eli havada diger eli yere donuk
uyguladigi rituel de bunun semboludur.

Kissadan payimiza dusen bir diger bilge de,
uykuda olan bir insanin asla uyanik olani anlamayacak olmasidir.
Cunku uykudaki bir insan egosu ya da vicdaniyla,
iyilik ya da kotuluk ikilemleriyle olaylari degerlendirmektedir.
Buna karsilik uyanmis bir insan ise,
olaylari sebep sonuc zincirlerini bilerek
ona gore degerlendirmekte ve ne yapilmasi gerekiyorsa
onu bilerek uygulamaktadir.
Bir tarafta duygular ve tahminler,
diger tarafta ise apacik bilgi ve tek bir karar vardir.
Ikinin bir edilmesi iste budur.

Kur'an'i Kerim'de gecen bu kissaya benzer bir kissa da
ezoterizmde gecer...
Birbirlerini tamamlayan kissalar oldugu icin
bu kissayi da sizlerle paylasmak istiyorum.
Boylelikle suurlu yasamin nasil bir sey oldugunu
sanirim cok daha iyi anlasilmis olacaktir.

Firincinin bayat ekmekleri:

Hergun aksam saatlerine dogru bir firina biri geliyormus..
Firincidan elinde kalan bayat ekmeklerden daha ucuz
fiyata iki tane alip gidiyormus...
Firinci her gun gelip ucuza bayat ekmek alan bu
kisiye cok uzulmus.
Icinden ayni fiyatta hatta para bile almadan taze ekmek
vereyim diye gecirmeye baslamis.
Ama o kisinin gururunu da kirmak istemiyormus.
Bari demis, iki bayat ekmegin icine tereyagi sureyim de
gelince o kisiye oyle vereyim...
Oyle de yapmis firinci...
Almis iki bayat ekmegi ve icini tereyagiyla doldurmus...
Aksam ustu yine ayni kisi gelmis ve
yine her zamanki gibi iki bayat ekmek istemis...
Firinci da ici terayagla dolu iki bayat ekmegi vermis.
Ertesi gun olmus...
Yine ayni saatlerde ayni musteri gelmis..
Ama bu sefer firinin kapisini kirarcasina
carparak acip iceri girmis..
Buyuk bir hiddetle firincinin yakasina yapismis.
''Sen ne yaptin boyle!'' diye bagiriyormus.
Firinci hayretler icinde kalmis,
olayi anlamaya calisiyormus...
Megerse her gun firindan bayat ekmek alan kisi bir mimarmis...
Kursun kalemle aydingere cizdigi projenin
cevresindeki kursun kalem fazlaliklarini
bayat ekmekle silerek temizliyormus!!!!
Adam bagiriyormus:
Ekmegin icindeki tereyagiyla mahfettin projemi diye...

Her iki kissada da,
iyi niyetli olmak cok erdemli olsa da,
suurlu olmanin ve olaylarin ardindaki gercekleri gormenin
cok farkli oldugu vurgulanmaktadir.
Vadedilen gunlerden sonra olacak olan iste budur...

Zulkarneyn'in yolculugu...
Demis Cag'in baslangici...

Kehf Suresi'nde yer alan Hz. Musa ile Hz. Musa'nin
kissasinin hemen bitiminda baslayan ayette,
yine ezoterik bir diger konuya gecilmistir...

''(Ey Muhammed!)
Bir de sana Zulkarneyn hakkinda soru soruyorlar.
De ki:
'Size ondan bir ani okuyacagim.''
Kehf: 18/83

Belli ki o donemlerde konusulan ve
merak edilen bir konuydu bu...
Hz. Muhammed'e sorduklarinda bu konuda bilgisi olmadigi icin
herhangi bir sey soylememis ve kendisine,
cevresine iletmesi icin bu ayet vahyedilmistir.
Asagida okuyacaginiz ayetler ezoterik semboller kullanilarak,
icinde yasadigimiz ''Demir Cag''in baslangicini anlatir.

''Biz onu yeryuzunde kudret sahibi kildik
ve kendisine her konuda (amacina ulasabilecegi)
bir yol verdik.''
Kehf: 18/84

Bir onceki kissaya benzer bir sekilde
yine ilahi kozmik kokenli irtibati olan bir bilgeden
soz edilmektedir.
Bu bilgenin adi Zulkarneyn'dir...
Bir onceki kissada oldugu gibi aslinda sozu edilen
bilgenin isminin hic bir onemi yoktur
onemli olan anlatilmak istenen kissanin icine
gizlenmis olan bilgidir.

''O da (Bati'ya gitmek istedi ve) bir yol tuttu.
Gunesin battigi yere varinca,
onu siyah balcikli bir su gozesinde batar
(gibi) buldu.
Orada (kafir) bir kavim gordu.
'Ey Zulkarneyn!
Ya (onlari) cezalandirirsin ya da haklarinda
iyilik yolunu tutarsin' dedik.
Zulkarneyn, 'Her kim zulmederse,
biz onu cezalandiracagiz.
Sonra o Rabbine dondurulur.
O da kendisini gorulmedik bir azaba ugratir' dedi.
Kehf: 18/85-87

''Gunesin kara bir balciga batmasi...''
Once bu sembolle baslayalim.
Gunes: Birligin ve mukemmelliyetin semboludur.
Bu ezoterik sembolun icerdigi anlami ele alarak
ayetie yaklasacak olursak,
Gunes'in kara balciga bulanmasiyla mukemmelliyetten
bir uzaklasmanin anlatildigi derhal ortaya cikacaktir.
Yani daha once de deginmis oldugumuz,
insanligin asagiya inis sureci burada anlatilmaktadir.

''Sonra yine (doguya dogru) bir yol tuttu.
Gunesin dogdugu yere ulasinca onu,
kendileriyle gunes arasina ortu koymadigimiz
bir halk uzerine dogar buldu.
Iste boyle.
Suphesiz biz onun yanindakileri ilmimizla kusatmisizdir.
Kehf: 18/89-91

Burada anlatilan,
demin anlatilanin tam tersidir.
Gunesle insanlar arasinda ortu olmayan bir kavimden
ve kavmin ilimleriyle kusatildigindan soz edilmektedir.
Peki bu ne anlama gelir?
Bunu daha iyi anlayabilmek icin suremize devam edelim.

''Sonra yine bir yol tuttu.
Iki dag arasina ulasinca, bunlarin onunde,
neredeyse hicbir sozu olmayan bir halk buldu.
Dediler ki:
'Ey Zulkarneyn!
Ye'cuc ve Me'cuc (adli kavimler)
yeryuzunde bozgunculuk yapmaktadirlar.
Onlarla bizim aramiza bir engel yapman karsiliginda
sana bir vegi verelim mi?'
Zulkarneyn, 'Rabbimin bana verdigi (imkan ve kudret,
sizinvereceginiz vergiden) daha hayirlidir.
Simdi siz bana gucunuzle yardim edin de,
sizinle onlarin arasina saglam bir engel yapayim' dedi.
'Bana (yeterince) demir madeni getirin' dedi.
Iki yamacin arasindaki bozlugu (daglarla)
bir hizaya getirince 'korukleyin!' dedi.
Demiri eritip kor (gibi) yapinca da,
'Bana erimis bakir getirin, bunun uzerine bosaltayim' dedi.
Artik onu ne asabildiler, ne de delebildiler.
Zulkarneyn, 'Bu, Rabbimin bir rahmetidir.
Rabbimin vaadi (kiyametin kopma vakti) gelince
onu yerle bir eder.
Rabbimin vaadi gercektir' dedi.''
Kehf: 18/92-98

Demir Cag'in basladigi sureci anlatan yer iste burasidir.
Hicbir sozu anlamayan halk,
icine girilecek olan bilgiden uzaklasacak
bizim devrimiz insanliginin semboludur.
Zulkarneyn'in demirleri eriterek bu halka Ye'cuc ve Me'cuc
arasina bir set cekmesi, Demir Cag'in baslangicini anlatir.
Benze sekilde hemen hemen ayni sembol
Turk Mitolojisinde kullanilmis ve demirden dag eritilerek
bir kurdun onderliginde Turkler'in ozgurlugune kavustugu anlatilmistir.
Turk Mitolojisindeki bu motif gelecege yonelik bir bilgidir.
Demir Cag'in bitisini anlatir.
Bu mitolojik anlatim Ergenekon Efsanesi'nde ayrintili
bir sekilde dile getirilmis ve Ergenekon'dan
cikis olarak adlandirilmistir.

Burada ise Demir Cag'in baslangici anlatilmaktadir.
Bunu suradan anliyoruz,
birinde yeni demirler dokulmekte,
digerinde ise eritilmektedir.
Ayrica Zulkarneyn'in son olarak soyledigi
'Rabbimin vaadi (kiyametin kopma vakti) gelince
onu yerle bir eder' sozu de bu yorumumuzu desteklemektedir.

Enbiya Suresi'ni incelerken gorecegimiz gibi
Ye'cuc ve Me'cuc'un ortaya cikmasi kiyamet alametlerinden biridir.
Nitekim bu ayette de Zulkarneyn Ye'cuc ve Me'cuc'un
kiyamette demirden setlerin yikilmasiyla
ortaya cikacagindan bahsetmektedir.
Bu konuya tekrar donecegiz...

Simdi gelelim kissada anlatilan Zulkarneyn'in
Bati'ya ve Dogu'ya yaptigi yolculukta karsilastigi
kavimlerin neyi anlattigina...

Kissanin insanligin asagiya inir surecini anlatmakta
oldugunu ve icinde yasadigimiz Demir Cag'in
bir tavsiririn cizildigini soylemistik.
Soz konusu olan uygarliklar ise bizim devrimizden
once yeryuzunde yasamis olan Atlantis ve Mu uygarliklaridir.
Atlantis'in son donemlerinde kitada yasayanlar ikiye bolunmus,
aralarinda ciddi bir savas cikmis ve kozmik bilgiler
buyuk bir cogunluk tarafindan negatif yonde
kullanilmaya baslanmis ve yogun kara maji uygulamalari
had safhaya varmisti.
Buna karsilik Mu uygarligi icin boyle bir sey soz konusu degildi.
Kozmik kokenli ilahi bilgiler tum kitada
tum yogunluguyla yasanabilmekteydi.
Nitekim ezoterizmde o doneme
Altin Cag denmesinin nedeni de buydu.
Ve ilginc bir ayrinti da,
Mu uygarligi'nin Gunes Imparatorlugu olarak anilmasidir;
ayni ayette soz edildigi gibi...

-Ergun Candan- Tasavvufi Batini Ezoterik Ogretilere Gore:

KUR'AN-I KERIM'IN GIZLI OGRETISI...

Hiç yorum yok: