''Size onerecegim oyun 'Alti saat kala'...''
''Alti saat sonra oleceginizi biliyorsunuz.
Hicbir kurtulus umudunuz yok maalesef.
Bu nedenle olumden kacmak icin ugrasmayin.
Son alti saatinizde ne yapmak istediginize karar verin
ve bunu hayalinizde gerceklestirin.
Ornegin,
su ana kadar hic yapmamis oldugunuz
bir seyi yapabilir ya da bu dunyada
eksik biraktiginizi dusundugunuz
bir isi tamamlayabilirsiniz.
Bu, sizin yasaminizda sahip oldugunuz son zaman dilimi...
Lutfen bunu unutmayin.
Bitiminde sizi olumun bekledigi
bu alti saati olabildigince canli ve ayrintili yasayin.''
Bir sure kimse konusmayacak,
canlandirmasini bitiren gozlerini acip
digerlerinin de bitirmesini bekleyecekti.
Surenin sonuna geldiklerinde bir kisminin gozleri
hala kapaliydi.
Huzun, artik canlandirmayi bitirmeleri icin
sureyi bir iki dakika daha uzatti.
Sonunda hepsi,
kendi olumleriyle yuzlestikleri hayallerine
son verip gozlerini actilar.
Denizdeki dalgalarve sogudun dallari haric,
kimse ses cikarmaya yeltenmedi.
Huzun, artik paylasima gecebileceklerini soyleyerek
yasadiklarini anlatmalarini istedi onlardan.
Kivamli sessizligin icinden cikan ilk ses Akil'a aitti:
''Benim icin hic de kolay olamadi.
Birgun yok olacagim gerceginin daima farkinda
oldugumu sanirdim ama az once
bunu tokat gibi yuzumde hissettim.
Aslinda belki de olumun yasam kadar gercek
oldugunu bilmeme ragmen,
onu kendime yakistiramiyordum bir turlu.
Sanki gunun birinde olecek olan ben degildim de dublorumdu..
Ne tuhaf!
Ilk kez simdi,
burada kendi olumumle burun buruna geldim.
Hem de onunla pazarlik etme sansim olmadan..
Kalan zamanimda ne yapmaliydim?
Bazi seyler icin cok kisa,
bazi seyler icinse yeterince uzun bir sureydi bu.
Once yasamda yapmak isteyip de yapamadiklarimi dusundum.
Yapamadiklarim degil, yapmadiklarim...
Ornegin, hep Siir yazmak istemistim
ama daha onemli islerim vardi ve
bunu bos kalacagim bir zamana erteliyordum.
Aslinda palavra tabii..
Tek neden, kendimi serbest birakamamam;
icimdeki yaraticiligin ortaya cikmasina izin vermememdi.
Ama artik Siir yazmak icin cok gec kalmis olduguma karar verdim.''
''Neden?'' diye sordu Huzun.
''Cunku yalnizca alti saatim kalmisti ve
o ana kadar hic siir yazmamis biri icin
bu sure cok kisaydi.''
''Belki de degildi'' diye karsilik verdi Huzun,
''Tabii yapacagin daha onemli isler yoksa!..''
Akilin ardindan hepsi tek tek anlattilar olumle burun
burune gecen alti saatlerini.
Bazilari huzunluydu anlatirken,
bazilari mutlu,
bazilari saskin,
bazilari pisman...
Ama hicbiri kayitsiz degildi kendi yasamina ve
kendi olumune karsi.
En cok da yapmadan gitmek istemeyecekleri seyin
ne olduguna karar vermekte zorlanmislardi.
Bu oyunda, 'Buyu Dukkani'ndaki gibi pazarlik
sansi da yoktu ustelik,
Olum,
hicbir pazarlik payi birakmadan,
sessizce orada bekliyordu.
Onlara dusen,
son duzlukte durup yalnizca kendilerinin gormekten,
duymaktan,
hissetmekten doyum alacaklari bir seyi yapmakti.
Durduklari yerin sarsici tenhaliginda
ne bir seyirci ne de bir rakip vardi.
Sadece kendileriyle bas basaydilar.
Ozgurlugun ve tutsakligin bir aradaligini hic bi kadar
carpici hissetmemislerdi o dar vakte kadar.
Oysa yasam icinde de,
ne olacaklari ve ne yapacaklari konusundaki
butun ozgurluklerine ragmen zaman karsisinda tutsaktilar.
Fakat umulan genis zamanlarin rehavetinde,
bu yari ortulu gercekligin farkina varmak zordu.
Yasam,
dibi catlak bir kavanozdaki su gibiydi.
Icindeki baliklar,
catlagin ne buyuklukte oldugunu ve
suyun hangi hizla eksildigini hic bilmezlerdi.
Onlara dusen,
her gun biraz daha azalan suyun icinde,
dunkunden daha iyi yuzmekti.
Ama suyla birlikte kavanozun dibine yaklasmakta olduklarini
bile bile bunu yapmak hic de kolay degildi.
Iste bu yuzden olsa gerek,
cogu zaman sulari hic bitmeyecekmis gibi
hareket ederlerdi.
Oysa bir gun,
aniden kavanozun dibine degerdi govdeleri.
Tipki az onceki oyunda oldugu gibi.
Oyundur deyip gecmemek gerekirdi.
Cogu zaman oyunlarin etkisi gercekler kadar
carpici olurdu.
Tabii oyun oynamayi,
cocuklar gibi ciddiye aliyorsaniz eger...
-Yesim Turkoz-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder