Kriton.
-Sokrates bu iki adamin bilgileri nedir?
Once bunu anlatta ne ogrenecegimizi bileyim.
Sokrates.
-Bunu simdi soyleyecegim.
Cunku onlarin sozlerine
dikkat etmedigimi soylemek mumkun degil;
iyice dikkat ettim,
soylenenler hatirimda,
ve sana herseyi ta basindan,
noktasi noktasina anlatmaya calisacagim.
Beni gordugun yerde rastgele oturmus bulunmami
bir Tanri istemis olmali,
yalnizdim ve kalkip gitmeyi dusunuyordum.
Fakat tam kalkip gidecegim sirada
alisik oldugum o tanrisal sesi duydum!
Bunun uzerine, yeniden yerime oturdum
ve cok gecmeden bu iki adam,
Euthydemos'la Dionysodoros geldiler,
yanlarinda baskalari,
comezleri sandigim bir cok kimse vardi.
iceriye girdikden sonra,
her ikisi de ustu kapali gezinti yerinde
dolasmaya basladilar.
Onlar daha iki uc kere gidip gelmeden
senin dogru olarak epeyce buyumus oldugunu
soyledigin Klinias'in iceri girdigini gordum.
Arkasinda asiklari ve onlar arasinda,
genclikten gelen kustahligi bir tarafa birakilirsa,
cok iyi bir kimse olan Paianiali bir delikanli, Ktesippos, vardi.
Benim tek basima oturdugumu
giris yerinden goren Klinias,
dogruca yanima geldi ve
soyledigin gibi, sagima oturdu;
onu goren Dionysodoros'la Euthydemos once durdular,
bir kac defa bizim tarafa bakarak birbirleriyle konustular;
ben de onlari buyuk bir dikkatle gozluyordum.
Sonra biri, Euthydemos, oglanin yanina,
oteki benim yanimda soluma gelip oturdu.
Kalanlar da gelisi guzel yerlestiler.
Klinias'a soyle soyledim:
''Klinias, su gordugun iki adam,
Euthydemos'la Dionysodoros,
cok sey bilirler,
ama oyle ufak tefek seyler degil,
buyuk seyler.
Savasla ilgili ne varsa her seyi bilirler;
komutan olmayak isteyenin bilmesi gereken her seyi,
taktigi, ordulara komuta etmeyi,
silah altinda ogrenilmesi gereken her cesit dovusu...
Bundan baska,
bir haksizliga ugranildigi vakit mahkemelerde
kendini savunmanin caresinide gosterebilirler.''
Onlar bu sozlerimi kucumsediler;
birbirlerine bakarak gulmeye basladilar ve
Euthydemos su cevabi verdi:
''Sokrates, bu seylerle artik ugrasmiyoruz;
bunlari ikinci derecede isler sayiyoruz.''
Bense, hayretler icinde, dedim ki:
''Bu kadar onemli sorunlar sizce ikinci derecede ise,
cok guzel bir seyle ugrasiyorsunuz demektir.
Tanrilar hakki icin,
bu guzel sey nedir, bana soyleyin...
''Erdemdir, Sokrates, cevabini verdi.
Bunu herkesten iyi ve cabuk asilayabilecegimizi saniyoruz.''
''Zeus! diye haykirdim, ne diyorsunuz!
Bu mutlu seyi nerede buldunuz?
Bense,
hakkinizda demin soyledigim kadarini dusunuyorum;
butun ustaliginizi silahla dovus kadar
onemli bir ise verdiginizi saniyordum
ve sizin icin iste boyle diyordum;
cunku ilk gelisinizde, hatirliyorum,
boyle soyluyordunuz.
Bugun, sozunu ettiginiz bilgiyi
gercekten edinmisseniz bana yardimci olunuz,
deminki sozlerimi bagislamaniz icin tanrilara yalvarir gibi
size yalvariyorum.
Ama, her ikinizde Euthydemos, Dionysodoros,
iyice dusununuz,
dogru mu soyluyorsunuz?
Vaadiniz o kadar buyuk ki,
insan kolay kolay inanamiyor.''
Beraberce:
''Bundan suphe etme, Sokrates, dediler,
bu boyledir.''
''Boylece, Dionysodoros, dedim,
insanlari felsefeye ve erdeme goturmekte
bugun siz herkesten daha ustasiniz, degil mi?''
''Hic degilse boyle olduguna inaniyoruz, Sokrates.''
''Oyleyse, kalanini bize gostermek isini
bir baska defaya birakiniz da
asil sunu kanitlamakla yetininiz:
bu delikanli yok mu,
bilgiyi sevmek ve erdem yolunda yurumek
gerektigine onu inandiriniz;
bizi, beni ve butun burada bulunanlari
memnun etmis olursunuz.
Cunku, bu cocugun durumu soyle:
ben ve butun burada bulunanlar onun
tam bir insan oldugunu gormek istiyoruz.
Adi Klinias'tir.
Kendisi genctir.
Hakkinda gencligin dogal olarak verdigi korkulari duymaktayiz;
zihnini baska baska islere cevirerek
bizden once davranirlar
ve ahlakini bozarlar diye odumuz kopuyor.
Boylece siz tam vaktinda gelmis oluyorsunuz.
Sizce bir sakincasi yoksa,
bu oglani deneyiniz
ve onumuzde onunla bir konusma yapiniz.''
''Hicbir sakincasi yok, Sokrates, dedi,
yeter ki delikanli cevap vermeye razi olsun.''
''Elbette razi olur, dedim
buna aliskindir da;
cok defa bu kisiler gelip kendisine bircok sorular sorarlar,
onunla konusurlar;
boylece cevap vermekte oldukca atilganlik kazanmistir.''
Euthydemos, soze basladi:
'' Soyle bakalim, Klinias,
ogrenenler kimlerdir;
bilenler mi, bilmeyenler mi?''
Klinias, su cevabi verdi:
''Bilenler ogrenenlerdir!''
Euthydemos,
''Hoca dedigin kimseler var mi, yok mu? dedi.
O, var oldugunu soyledi.
''Hocalar ogrenenlerin hocasi midirlar,
nasil ki kitharci ile grammatist senin
ve oteki cocuklarin hocalarinizdi.
Sizde onlarin ogrencileri idiniz degil mi?''
''Oyledir'' dedi.
''Ogrendiginiz vakit,
ogrendiklerinizi bilmiyordunuz, dogru degil mi?''
''Evet.''
''Oyleyse bilmediginiz zaman, bilgili mi idiniz?''
''Suphesiz ki hayir'' dedi.
''O halde bilgili degilseniz, bilgisizdiniz, degil mi?''
''Elbette.''
''Demek ki, bilmediginizi ogrendiginize gore,
ogrendiginiz zaman bilgisizdiniz.''
Delikanli basiyla evet isareti yapti.
''Oyleyse ogrenenler, bilmeyenlerdir, Klinias,
sandigin gibi bilenler degil!''
Bu sozler uzerine,
sanki bir koroyu idare eden isaret vermis gibi,
Dionysodoros'la Euthydemos'un yandaslari arasinda
ayni zamanda alkislar ve kahkahalar basladi.
Delikanliya soyle durup nefes almaya vakit birakmadan,
topu Dionysodoros kapti:
''Size grammatist birsey anlattigi vakit, Klinias, dedi,
anlatilani ogrenen cocuklar hangilerdir,
bilenler mi, bilmeyenler mi?
Klinias
''Bilenler''dedi.
''Oyleyse ogrenenler bilenlerdir,
bilmeyenler degil,
ve demin se Euthydemos'a dogru cevap vermedin.''
Bunun uzerine, bizim iki zatin bu bilgileri karsisinda,
pek memnun olan hayranlari arasinda alkislar ikiye katlandi;
bizlerse hayretten donakalmistik.
Bu halimizi goren Euthydemos,
hayranligimizi daha da arttirmak icin,
delikanliyi birakmak istemiyordu;
iyi raks edenler gibi,
sorunlarini ayni konu uzerinde iki defa cevirerek,
sormaya devam etti.
''Ogrenciler, dedi, bildiklerini mi ogrenirler,
bilmediklerini mi?
Dionysodoros, yeniden yavasca bana fisildadi:
''iste Sokrates, deminkine benzeyen yeni bir oyun daha.''
''Ey Zeus! diye cevap verdim,
namusum hakki icin,
deminki bize pek nefis bir sey gostermisti.''
''Butun sorularimiz bu turludur, Sokrates, dedi,
insan isin isinden cikamaz.''
''Bu durumda, dedim, herhalde comezlerini nezdinde
buyuk itibariniz olmali.''
Bu sirada Klinias, Euthydemos'a
ogrencilerin bilmediklerini ogrendikleri
cevabini verdi;
oteki, daha once gittigi yollardan giderek,
ona sordu:
''Peki, harfleri bilir misin?
''Evet.''
''Hepsini mi?
''Hepsini.''
''Herhangi bir sey okudugun vakit soylenen harfler degil midir?''
''Harflerdir.''
''O halde butun harfleri bildigin dogru ise,
senin bildigin seyin bir parcasi soyleniyor demektir,
degil mi?''
''Evet, oyle.''
''Peki, sen soyleneni ogrenmiyorsun da,
harfleri bilmeyen mi ogreniyor?''
''Hayir, dedi, ogrenen benim.''
''Harfleri tanidigin dogru ise,
bildigini ogreniyorsun demektir, degil mi?''
Klinias, boyle oldugunu kabul etti,
Euthydemos:
''Oyleyse dogru cavep vermedin.'' dedi.
Euthydemos daha lafini bitirmeden,Dionysodoros,
sozu bir top gibi yakalayarak delikanliyi yine hedef tahtasi yapti:
''Euthydemos seni aldatiyor Klinias, dedi,
sen suna cevap ver bakalim:
ogrenmek, ogrenilen seyin bilgisini elde etmek degil midir?''
Klinias oyle oldugunu soyledi.
''Ya bilmek, dedi oteki, bir bilgiye sahip olmak degil midir?''
O bunu da kabul etti.
''O halde bilmemek, henuz bilgisi olmamaktir,
degil mi?''
O da bu fikirde oldugunu soyledi.
''Herhangi bir seyi elde edenler,
buna zaten sahip olanlar midir,
yoksa sahip olmayanlar mi?''
''Sahip olmayanlar.''
''Oyleyse bilmeyenleri bu sonuclar yeni sahip olmayanlar
arasina koymayi sen de kabul ediyorsun, degil mi?''
Klinias, basiyla evet isareti yapti.
''Oyleyse ogrenenler elde edenler arasina girerler,
sahip olanlar arasina degil, degil mi?''
Bunu da kabul etti.
''Su halde, dedi Dionysodoros,
ogrenenler bilmeyenlerdir, Klinias, bilenler degil.''
Yeniden Euthydemos,
delikanliyi yere sermek icin,
sanki onu ucuncu bir kapismaya cagirdi.
Bense, cocugun batmak uzere oldugunu gorunce,
cesaretini kaybetmesinden korkarak,
ona nefes aldirmak istedim.
Kendisine guven asilamak icin, dedim ki:
''Bu turlu kanitlamalari aykiri buluyorsan sasma Klinias.
Belki iki yabancinin cevrende ne yapmakta
olduklarini gormuyorsun.
Hani korybantos'lar arasina giris toreninde
yeni giren tahta oturtulur da cevresinde
halka olunup oyunlar oynanir;
boyle bir giris toreninden gecmissen sen de gormussundur.
Simdi bu iki adam,
sonra seni sirlarina vakif etmek uzere,
cevrende halka olup donmekten ve
oyniyarak adeta dans etmekten baska bir sey yapmiyorlar.
Tut ki, sofist tarikatinin ilk sirlarini dinliyorsun.
Ilk once, Prodikos'un dedigi gibi,
kelimelerin yerli yerinde kullanilmasini ogrenmek gerek,
iki yabancinin sana soyledikleri sey iste budur:
o g r e n m e k kelimesinin anlamini bilmedigini sana gosteriyorlar.
Ogrenmek deyince,
herkesin aklina gelen sudur:
uzerinde bilgimiz olmiyan bir seyin bilgisini edinmek;
ya da bir seyin bilgisini edindikten sonra,
onu, pratikta olsun, teoride olsun
bu bilgi ile incelemek.
Gercek bu, o g r e n m e k'ten cok a n l a m a k denilen seydir;
ama bazen buna o g r e n m e k de denir.
Oysa, sen, onlarin ispat ettikleri gibi,'
ayni kelimelerin birbirine zit haller icin,
bilen insan icin oldugu gibi
bilmeyen icin de kullanildiginin farkina varmadin.
ikinci soruda da, insanlarin bildiklerini mi,
yoksa bilmediklerini mi ogrendiklerini sana sorduklari vakit
buna benzer bir hile vardi.
Bu, bilgiler, goruyorsun,
bir oyundan baska bir sey degildir;
iste bunun icin, onlarin seninle oynadiklarini soyluyorum.
Evet, bir o y u n diyorum,
cunku bu bilgilerin cogunu ogrensen de,
hatta hepsini ogrensen de,
bir seyin ozunu gene bilemezsin.
Hani tam oturacagin sirada altindan iskemleyi cekip
sonra senin sirt ustu yuvarlandigini gorunce gulenler vardir,
sen de onlar gibi kelimeleri bir, bir anlamda,
bir oteki anlamda kullanarak herkesi celme ile yuvarlar,
alay edersin.
Bil ki, bu onlar icin bir oyundan baska bir sey degildi.
Lakin herhalde bundan sonra isin ciddi tarafini
bizzat kendileri sana gostereceklerdir ve,
bana ettikleri vaadi yerine getirmeleri icin,
onlara yolu gostermeyi ben uzerime alacagim.
Bir insan Erdem yoluna nasil goturulur?
Bunun uzerine bir ders vereceklerini vaat etmislerdi,
ama once seninle eglenmeyi yerinde buldular.
Haydi, Euthydemos, haydi, Dionysodoros,
oynadiginiz yeter artik,
sonrasini soyleyin,
bu cocuga yol gosterin de Erdeme nasil baglanilir, ogrensin.
Fakat, daha once bunu nasil tasarladigimi
ve hangi sekilde dinlemek arzusunda oldugumu
size gostermek isterim.
Bunu isten anlamayan biri gibi ve
gulunc sekilde yapiyor gorunursem,
benimle alay etmeyiniz;
karsinizda hazirlanmadan konusmak curetini bana verecek olan,
bilginizi isitmeye can atmakligimdir.
Su halde, siz ve ogrencileriniz,
gulmeden beni dinlemeye razi olunuz ve sen,
Aksiokhos'un oglu, bana cevap ver.
''Biz insanlarin,
hepimizin mutlu olmak istedigimiz dogru mudur?
Fakat, bunu sormakla demin korktugum gibi,
gulunc olmuyor muyum?
Cunku, boyle sorular sormak abestir, degil mi?
Kim mutlu olmak istemez ki?''
Klinias cevap verdi:
''Herkes bunu ister.''
''Peki, dedim,
ama hepimiz mutlu olmak istedigimize gore,
bunun caresi nedir?
Bu, bircok iyi seylere sahip olmakla mi olacak?
Fakat, bu da birincisinden daha cocukca bir soru oldu,
degil mi?
Cunku bunun boyle oldugu meydanda.''
Boyle oldugunu kabul etti.
''Simdi, ariyalim,
dunyada bizim icin iyi olan seyler hangileridir?
Ama, bu soru pek kolay gorunuyor ve
buna kolayca cevap bulmak icin keskin bir
zekaya hic hacet yok, degil mi?
İlk karsimiza cikan,
zenginligin iyi bir sey oldugunu bize soyleyecektir.
Boyle degil mi?''
''Boyle soyleyecektir'' dedi.
''Saglik, guzellik ve
vucutca baska ustunlukleri olmak icin de
ayni sey soylenebilir, degil mi?''
O da bu fikirdeydi.
İyi bir aileden olmak, iktidar,
memleketinde kazanilan sohret ve itibar da,
hic suphe yok, iyi seylerdir.''
Boyle oldugunu kabul etti.
''Bundan baska ne gibi seyler kaliyor?
Olcululuk, adillik, ve yigitlik icin ne demeli?
Zeus hakki icin Klinias,
bunlari iyi seyler saymakla mi,
yoksa saymamakla mi dogru hareket etmis olacagiz, ne dersin?
Belki de buna itiraz edenler olur.
Sen ne fikirdesin?''
Klinias:
''Bunlar iyi seylerdir.'' dedi.
''Peki, dedim, ya bilgi,
bu koroda onun yeri ne olacak?
Onu daha iyi seyler arasina mi koyacagiz?
Ne dersin?''
''İyi seyler arasina.''
Simdi dusun bakalim,
acaba onemli bir iyi sey unutuyor muyuz?
Klinias:
''Bana oyle geliyor ki, hicbirini unutmuyoruz.'' cevanini verdi.
Ve ben, hafizami yokliyarak,
''Zeus hakki icin, hayir, dedim,
iyi seylerin en buyugunu unutma tehlikesi karsisindayiz.''
''Hangisini soylemek istiyorsun?''
''Basarili olmayi, Klinias, herkes,
soyle boyle bir insan bile,
bunun iyi seylerin en buyugu oldugunu kabul eder.''
''Haklisin!'' dedi.
Ve ben, bir kez daha fikir degistirerek, ekledim:
''Bu yabancilari, hem Aksiokhos'un oglu sen,
hem de ben, az kalsin kendimize guldurecektik.''
''Bu da ne demek?''
Az daha, basarili olmayi deminki gruba koyduktan sonra,
hemen ardindan ayni seyden soz etmeye basliyorduk.''
''Ne demek istiyorsun?''
''Bir sorun uzerinde uzun uzun konustuktan sonra,
onu yeniden ortaya atmak ve
ayni seyler iki defa soylemek suphesiz gulunctur.''
''Bununla ne kastediyorsun?'' dedi.
''Bilgelik, dedim, elbetteki bir basaridir;
bir cocuk bile bunu anlar.''
Cok genc ve saf oldugu icin, buna sasakaldi.
Ben de, saskinligini gorunce, ona:
''Bilmez misin ki Klinias, dedim,
flavta calmada en iyi basari gosteren flavtacilardir?''
Kabul etti.
''Ve harfleri yazmada ve okumada grammatistler'dir,
degil mi?''
'' Elbette!''
''Ve sence denizin tehlikeleri karsisinda,
genellikle usta kaptanlardan daha basarili
olanlar var mi?''
''Suphesiz hayir.''
''Ya savasta, tehlike ve tesadufler karsisinda,
kimle beraber bulunmayi istersin,
usta bir komutanla mi,
yoksa beceriksizle mi?''
''Usta komutanla.''
''Hasta olsan,
yaninda bilgili bir hekimin mi bulunmasini istersin,
bilgisiz bir hekimin mi?''
''Bilgili bir hekimin.''
''Acaba bu, diye devam ettim,
bir bilgisiz yerine bir bilgiliyle daha basarili
olacagina inandigindan midir?''
Boyle oldugunu soyledi.
''O halde. her firsatta insanlari basariya goturen bilgeliktir.
Zira, besbelli ki bilgelik hicbir zaman yanlis yola gidemez,
zorunlu olarak onun gerektirdigi gibi hareket eder
ve gayeye ulasir;
yoksa o, bilgelik olmaktan cikar.''
Nihayet, nasil oldugunu bilmiyorum,
butun konustuklarimizin sonucunda su noktada birlestik:
bilge olan kimsenin,
artik buna basariyi katmaya ihtiyaci yoktur.
Bu noktada birlestikten sonra,
daha once elde ettigimiz sonuclarin ne olacagini ona yeniden sordum.
''Bircok iyi seylerle, dedim, mutluluk ve
basari elde edebilecegimizi kabul etmistik.''
Boyle oldugunu soyledi.
''Oyleyse hic bir isimize yaramadiklari zaman mi,
yoksa bize yararli olduklari zaman mi,
sahip oldugumuz iyi seyler bizi mutlu ederler?''
''Bize yararli olduklari zaman'' dedi.
''Onlari kullanmadan, sadece onlara sahip olmayla kalsaydik,
bize yararli olurlar miydi?
Mesela, yiyecekleri ele alalim;
bizim pek cok yiyecegimiz bulunsaydi da, yemeseydik,
ya da icecegimiz olsaydi da icmeseydik,
bunlarin bize bir yarari olur muydu?''
''Suphesiz hayir!'' dedi.
''Ve butun zanaatcilar,
her birinin isi icin gerekli olan her seyi tedarik etmis olsalar,
ama bunlari kullanmasalardi,
zanaatcinin sahip olmasi gereken her seye sahiptirler diye,
bunlari elde ettikleri icin basarili olacaklar miydi?
Mesela bir dulger,
gerekli butun aletleri ve tahtayi tedarik etmis olsa,
ama bir sey yapmasa,
elde ettigi bu seylerden kazanc saglayabilir mi?''
''Asla!'' dedi.
''Ya bir kimse, zengin olduktan ve
biraz once bahsettigimiz butun iyi seyleri elde ettikten sonra,
bunlari kullanmazsa,
bu iyi seyleri elde etmekle mutlu olur mu?''
''Suphesiz hayir, Sokrates.''
''O halde oyle gorunuyor ki, dedim,
mutlu olmak icin bu turlu iyi seylere yalniz sahip olmak degil,
fakat onlari kullanmakta gerekir,
yoksa bunlara sahip olmanin hicbir faydasi yoktur.''
''Dogru soyluyorsun.''
''Oyleyse, Klinias, mutlu olmak icin,
bu iyi seylere sahip olmak ve onlari kullanmak yeterli midir?''
''Yeterlidir.''
''Iyi kullanilirsa mi. kotu kullanilirsa mi?''
''Iyi kullanilirsa.''
''Haklisin diye cevap verdim.
Cunku, bence herhangi bir seyi kotu kullanmak
onu kullanmamaktan daha zararlidir;
biri kotudur, oysa oteki ne iyidir, ne de kotudur;
boyle dusunmuyor muyuz?''
''Boyle dusunuyoruz.'' dedi.
''Peki, tahtanin islemesinde ve kullanilmasinda,
iyi kullanimi saglayan,
dulgerin bilgisinden baska bir sey midir?''
''Suphesiz hayir!'' dedi.
''Keza ev esyasinin iyi islemesini saglayan da suphesiz bilgidir.''
''Dogru!'' dedi.
''Baslangicta sozunu ettigimiz iyi seylerin,
dedim, yani servetin, sihhatin ve guzelligin kullanilmasinda,
butun bu turlu seylerin dogru kullanilmasini sagliyan,
bunun nasil yapilacagini gosteren de bilgi midir,
yoksa baska bir sey midir?''
''Bir bilgidir'' dedi.
''Boylece, her seyi elde etmede ve
kullanmada bilgi galiba, yalniz basariyi degil,
fakat iyi kullanmayida ogretir.''
''Boyledir'' dedi.
''Zeus hakki icin, dedim,
akil ve bilgelik bulunmaksizin,
baska iyi seylerin bir yarari var mi?
Bir kimse, aklini kullanmadan bircok seylere sahip olmakta ve
bircok seyler yapmakta yarar gorur mu?
Aza kanaat etse daha iyi etmez mi?
Sunu dusun:
az is gormekle, az yanilacagini;
az yanilmakla az basarisizliga ugriyacagini ve
az basarisizliga ugramakla az mutsuz olacagini soylemek
dogru olmaz mi?''
''Elbette! dedi.
''Peki, ne zaman en az is gorulur?
Yoksulken mi? zenginken mi?''
''Yoksulken'' dedi.
''Zayifken mi, gucluyken mi?''
''Zayifken.''
''Itibarliyken mi, itibarsizken mi?''
''Itibarsizken.''
''Yigit ve olculuyken mi, az is gorulur,
yoksa korkakken mi?''
''Korkakken.''
''Ve keza, calisirken mi, calismazken mi?''
''Calismazken.'' dedi.
''Hizli olmaktan cok agirken mi,
keskin goz kulaktan cok,
zayif goz kulakla mi?''
Butun bu noktalar uzerinde anlastik,
''Kisacasi, Klinias, dedim,
baslangicta kabul ettigimiz iyi seylerin hepsi icin,
sorun, galiba bunlarin yalniz baslarina nasil
iyi seyler olduklarini bilmek degildir;
isin dogrusu soyle olacak:
bilgisiz kullandilar mi bunlar zitlarindan
daha beter bir kotuluk oluveriyorlar,
kotu kilavuzlarina ne kadar fazla uyabilirlerse,
o kadar kotu oluyorlar;
akil ve bilgiyle kullanildiklarinda ise,
degerleri artiyor:
ama, yalniz baslarina,
ne onlarin, ne de bunlarin herhangi bir degeri vardir.
''Her sey, soylediklerinin dogru oldugunu gosteriyor.''
''O halde konusmamizdan ne sonuc cikiyor?
Bu dunyada,
iyi ya da kotu hicbir sey yoktur;
yalniz o iki sey mustesna:
iyi bir sey olan Bilgililik ve
kotu olan Bilgisizlik!''
-Platon-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder