Semerkant

Ben Omer,


Nisapur'lu İbrahim'in oglu.

Ya sen kimsin?



Seklen sorulmus bir soruydu.

Adamin kendini tanitmaya hic niyeti yoktu.

Burasi onun kentiydi ve

sorgu sual etmek yalnizca onun hakkiydi.

Daha sonra Omer adamin lakabini ogrenecekti.

Kesik Yuz diye taninirmis.

Eli sopali,

agzi laf yapar,

gelecekte Semerkant'i titretecek olan adam!

Simdilik sadece,

bir isareti ile diledigini yaptirdigi cevresindeki

su insanlara egemendi.

Gozlerinde beliren ani pirilti ile hempalarina dondu,

sonra da kalabaliga seslendi:



-Vay canina,

Nisapur'lu İbrahim Hayyam'in oglu Omer'i nasIl oldu da tanimadim?

Horasan'in yildizi,

İran'in,

İrak'i

Arabi ve İrak-i

Acemi olmak uzere her iki İrak'in dahisi,

feylesoflarin prensi Omer!



Sozde derinden bir selam verip,

parmaklarini sariginin iki yaninda sakirdatinca,

aylaklarin kahkahalarina yol acti.



-İman sahibi,

inanc sahibi,

rubailer yazarini kim tanimaz?



''Sarap testimi kıirdin, Tanrim.

Zevk yolumu tikadin, Tanrim.

Nar rengi sarabimi yere caldin, Tanrim.

Tovbeler olsun, yoksa sarhos musun Tanrim?



Hayyam, kizgin ve

endiseli, dinledi.

Bu bicimde bir kiskirtma,

cinayete davetiye cikartmak demekti.

Tek bir saniye yitirmeden,

kalabaliktan ayartilan olmasin diye,

yuksek sesle haykirdi:



-Bu dortlugu ilk kez duyuyorum.

Benim yazdigim rubai soyle:



''Hic, hic bir sey bilmiyorlar, bilmek istemiyorlar

Su cahillere bak, dunyaya egemen onlar.

Onlardan degilsen eger, sana kafir derler

Onlara aldirma Hayyam, yoluna devam et.''



-Amin Maalouf-



ps:

Hayyam baska hic bir kitapta bu kadar guzel anlatilamamis.

Ortalikta her dolasan dortlugu Hayyam'a mal etmisler,

Bu kitabi okuduktan sonra neden bir cok rubai'nin

sakizlardan cikma dortluk gibi oldugunu bu kitabi okuyunca

anladim,

kisaca ortalikta Hayyam'in bir rubai'sine karsi uc sahtesi dolasiyor..

Hiç yorum yok: