Kayip Gul
İcimizdeki gercek 'ben'i arama yolculugumuz da okumamiz gereken bir kitap..
''Efes! İkilikler sehri.
Ayni anda hem Artemis'e hem de Meryem Ana'ya
ev sahipligi yapan sehir.
İcinde hem egoyu, hem de ruhu barindiran, kibrin ve tevazuun,
esaretin ve ozgurlugun ic ice gectigi sehir. Efes!
Zitlarin birbirlerine dolandigi, insan gibi bir sehir.''
''Saint John halka Meryem Ana'dan bahsediyor,''dedi genc kiz.
''Aglayan, homurdanan, kufreden kalabaligi sen de duyuyormusun?
Binlerce insan, yeni gelen dinin,
tapindiklari tanricayi yasaklamasina isyan ediyor;
ayaklarini yere vurarak tempo tutuyor,
hep bir agizdan bagiriyorlar:
'Meryem de kim? Biz Artemis'e tapanlariz.!' ''
''Egilerek saksiya kazinmis ismi okudu.
''EFES...
-Bir antik sehir degil mi?
-Aynen oyle.
Bir zamanlar bugunku Selcuk civarinda kuruluymus.
-Oralardan mi geldi bu saksi?
Gordugum kadariyla bahcedeki hicbir gul saksida degil,
onlarida bahceyemi ekeceksiniz?
-Dogru, Efes'ten gelmisti. Bir suredir icerideydi,
ama dun gece bahceye aldik onu.
Efes gullerinin bahceye ekilip ekilmeyecekleri ise tamamen onlara bagli.
Uc gun sureleri var.
Ya buraya ekilecekler ya da Efes'e geri yollanacaklar.
Bir sinav verecekler anlayacagin.
- Nasil bir sinav?
-Bu bahcedeki gullerin en buyuk ozelliklerinden biri,
renkleri, dilleri, boylari, ne kadar farkli olursa olsun,
birbirleriyle buyuk bir uyum icinde yasayabilmeleridir.
Kavga, kiskanclik
ve kibirden butunuyle arindirilmis bir hayat surerler burada.
İste bu sebeple, bahceye yeni bir gul
ekerken cok secici davraniyoruz.
Gullerin birbirinden etkilenir
ve zamanla cevrelerindeki gullerin haliyle hallenirler.
Bizim bunu anlatan guzel bir atasozumuz var:
''Uzum uzume baka baka kararir.''
Bu yuzden bir gulu bahceye ekmeden once,
diger gulleri kotu yonde etkileyip etkilemeyecegini bilmek isteriz.''
''-Hele Efes Gulu'nun cok ozel bir durumu var.
Bu iki basli gul,
birbirinden cok farkli ozellikler tasiyan iki ayri gulun
ayni saksiya ekilmesiyle olusmus.
Zamanla koklerinin ic ice gecmesiyle,
artik onlari bir daha ayirmak mumkun olmamis.
Surekli catisma halindeler.
Onlari bahceye ekebilmemiz icin once bize
tek gul olabileceklerini kanitlamalari gerekir.''
''-Bu pek de kolay olmayacak anlasilan...
-İkisi de ayni yore ve topraktan gelmelerine ragmen,
kendilerine bakislari cok farkli.
Gullerin kirmizi olan, Efes'teki Artemis tapinaginda ekiliymis.
Beyaz olansa yine Efes'teki Meryemana'da.
Kirmizi gul kendisinin okcu tanrica Artemis olduguna inaniyor
ve sadece bu isimle cagrilmak istiyor.
Beyaz gulun ise bir isim tercihi yok.
Ama biz ona Meryem diyoruz.''
(Kitabin burasinda, iki gul arasindaki konusmayi aynen yaziyorum)
''(Artemis)
-Benim bir ismim var!
-Dilden dile dolasan,
yerde ve gokte anilan bir ismim var benim.
Ar-tem-mis!...
-Nam salmisim tanrilar arasinda.
Guzeller guzeli, ulu tanrica Artemis'im ben.
-Ben bir cicek degilim senin gibi.
Cicekler tapinagimin susleri olur ancak.''
(Meryem)
-Ne cok 'ben' diyorsun.
(Artemis)
-Derim, ne olacakmis.
Artemis 'ben' demeyecek de kim diyecek?
(Meryem)
-Hep ayni seyi soyluyorsun:
Sen bir tanricasin, bense bir cicek.
Oysa gercegi sende biliyorsun.
(Artemis)
-Neymis gercek?
(Meryem)
-Bosver seni uzmek istemiyorum.
(Artemis)
-Sen mi?! Sen mi uzeceksin beni? Hah hah ha!...
Bir cicek Artemis'i uzecekmis!
Hadi ne olur durma uz beni.
(Meryem)
-Ama sen once yuceliginden soz et bize biraz.
Artemis'in kim oldugunu anlat,
seni bu kadar magrur yapan sey nedir,
onu anlat, anlat ki butun bahce bilsin.
(Artemis)
-Cok sacma. Yuce Artemis'i kim bilmez ki?
Beni kim tanimaz ki?
(Meryem)
-Senin tapinaginda degiliz, Artemis.
Burasi bir gul bahcesi.
Guller seni tanimiyor olabilir.
Yuce Artemis'i tanimak onlarin da hakki degil mi?
Sen buyuksun, cok buyuk! Lutfen,
kendinden bahsederek sereflendir bizi.
(Artemis)
- Bu kez dogru soyledin, cicek.
Evet, buyuklugumu duymak herkesin hakki.
Yuce Artemis'in kim oldugunu guller de bilmeli.
Simdi susun ve dinleyin oyleyse.
-Ben tanrilar tanrisi Zeus'un kizi Artemis!
Efes'te yasardim.
Efes denince akla ilk benim tapinagim gelir,
Meryemana'daki o kucuk, eski pusku ev gelmez yani.
Yuzyillar boyunca dunyanin yedi harikasindan biri olan
gorkemli evimde bana tapinmaya gelenleri agirladim ben.
Karinca surusu gibi gelirlerdi insanlar,
binlercesi sirf benim icin gelirdi cok uzaklardan.
Bana ovguler yagdirmaya,
beni yuceltmeye, onumde egilmeye gelirlerdi.
Birbirlerini eze eze gelirlerdi.
İste anladin mi cicek, Artemis'in yuceligini
Seni ve senin gibileri koparip vazolara tikistiran insanlar
benim kapimda kul kole olurlardi.
Ey bahce gulleri, siz de duydunuz, degil mi?
Artemis'in degerini artik siz de ogrendiniz, degil mi?
(Meryem)
-Tam senden duymayi beklediklerimi soyledin.
Senden kendini anlatmani istedigimde,
sen babanin kim oldugundan,
evinin gorkeminden ve seni ovenlerden soz ettin.
Oysa bunlarin hicbirini sormamistim ben.
Senin kim oldugunu sormustum sadece.
(Artemis)
-Zavalli cicek!
-Ne demeye calisiyorsun sen?
Buyuklugumu yuceligimi sormamis miydin?
Ben buyuk ve yuce olmasam,
binlerce insan ilgilenir miydi benimle?
Dilleri kuruyana kadar overler miydi beni?
Esirim olurlar miydi?
(Meryem)
- Asil sen onlarin esirisin,
ama bu gercegin farkinda degilsin ne yazik ki.
(Artemis)
-Kiskancliktan ne dedigini bilmiyorsun sen.
(Meryem)
-Evet, asil sen onlarin esirisin!
Artemis ne ki?
Halkin once sekillendirip sonra da taptigi bir hayal sadece.
Soyle, yalan mi?
Artemis'i ortaya cikaran halk degil mi?
Once zihinlerinde tapabilecekleri bir guc,
bir guzellik, bir yucelik hayal edip,
sonra da ovguleriyle seni sekillendirenler
kucumsedigin o insanlar degil mi?
Sonradan sana tutkuyla baglanmis olmalarina aldanma sakin;
seni onlar uydurdular,
ozelliklerini onlar belirlediler,
ismini onlar buyuttuler.
Uzgunum ama, bagimsiz bir varligin yok senin.
Sen onlar sayesinde ''var''sin ancak.
Onlarin ovguleriyle,
tapinmalariyla, cigirmalariyla varsin.
Baskalarina bagimlisin sen!
(Artemis)
-Haddi astin zavalli cicek!
Sen once kendinin ne olduguna bak.
Sen kimsin ki benimle boyle konusuyorsun?
(Meryem)
-Evet haklisin, ben oyle buyuk bir sey degilim belki.
Ama bir gulum...
İnsanlar beni ovseler de bir gulum, ovmeseler de.
Herkes benim icin deli olsa da bir gulum,
yanima hic kimse ugramasa da.
Sadece bir gul.
Dedim ya, buyuk bir sey degil, sadece bir gul...
Ama, gul ne demek bilir misin sen, dostum?
Gul, ozgurluk demek!
Baskalarinin ovgusuyle varolmamak,
yermesiyle yok olmamak demek.
Yanlis anlama, ben insanlari severim.
Ama bunu, onlara kokumu sunabilmek icin isterim yalnizca.
(Artemis)
-Nasil tutabilirim ki, komik cicek.
Bana gelenler binlerleydi.
(Meryem)
-Hatirliyor musun,
gunesli gunlerde sana akin akin kosanlar
guz gelince bir bir terk etmeye basliyorlardi seni.
Kis iyice bastirinca da hic kimseyi bulamiyordun yaninda.
Gururun seni yalniz birakiyordu ve
o kuru gururun yuzunden aglayamiyordun bile.
Bahardaki ovguler seni ne kadar yukseltmisse,
sonbahardaki dususun de o denli yuksekten oluyordu.
Havanin degismesi yerle bir ediveriyordu seni.
(Artemis)
-Sonbahar hep oyledir.
(Meryem)
-Oysa bir gul icin bu boyle mi?
Bir gul icin, guz demek, yagmur demek,
Guz demek bahara hazirlik demek.
Hem bir gulu ziyaret edenler
sana tapinmaya gelenler gibi vefasiz degillerdir.
Tapanlar kendileri icin taparlar yalnizca,
oysa beni ziyaret edenler benim kokum icin geldiler.
Karsimda kuculmelerini beklemedim onlardan hic.
Bu sevgi olmazdi;
sevgi seveni kucultmez buyutur.
Uzgunum dostum ama,
sana tutkuyla baglananlar bir gun seni terk edecekler.
Cunku onlar sana degil, kendi tutkularina tapiyorlar yalnizca.
Ve bir gun gelecek, o tutkulari baska bir tanrica bulacak.
Senden daha guzel, daha guclu bir tanrica!
İste o zaman sen unutulacaksin.
Kendini onlarin ovguleriyle var ettigin icin de,
unutuldugun zaman yok olup gideceksin.
(Artemis)
-Hayir, ben sonsuze kadar yasayacagim.
Olumlu olan sensin unuttun mu?
(Meryem)
-Evet haklisin, ben olumsuz degilim.
Bir gun solacak ve toprak olacagim.
Olecegim, ama hayatim son bulmayacak!...
Cunku toprak baska bir gulu besleyecek.
Beni kokum icin seven dostlarim haric,
hic kimse animsamayacak kokumu.
Hic kimse olmus bir gulun hala buram buram guzel kokular
sacabildigine ihtimal vermeyecek.
Ama dostlarim ucustugum havayi soluduklarinda,
yuzlerinde isil isil bir gulumseme belirecek.
İste o zaman 'Omrum bosa gitmemis,' diyecegim kendi kendime.
'Gul verene kadar yasadigim karanlik bosuna degilmis,' diyecegim...!''
-Serdar Ozkan-
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder