''Cizmeyi Asmak.''
''Cizmeyi asma'', yahut
''cizmeden yukari cikma!'', deyimin hikayesi soyledir:
Milad-i İsa'dan uc asir evvel Efes'te Apelle (Apel) isimli bir ressam yasarmis.
Buyuk İskender'in resimlerini yapmakla sohret bulan Apel'in
en buyuk ozelligi, yaptigi resimleri halka acmasi
ve gizlendigi bir perdenin arkasindan onlarin tenkitlerini dinleyip
hosa gidecek yeni resimler icin fikir gelistirmesi imis.
Gunlerden birinde bir kunduraci,
Apel'in resimlerinden birini tepeden tirnaga suzup tenkide baslamis.
Once resimdeki cizmeler uzerinde goruslerini bildirip,
kunduracilik sanati bakimindan tenkitlerini siralamis.
Apel, bunlari dinleyip gerekli notlari almis.
Ancak bir muddet sonra adam,
resmin ust kisimlarini da elestirmeye
ve hatta teknik yonden,
sanat acisindan renklerin kontrasti
ve golgelerin derecesi uzerine de ileri geri konusmaya baslayinca Apel,
perdenin arkasindan bagirmis:
-Efendi, haddini bil; cizmeden yukari cikma!
''Eski camlar bardak oldu.''
Evliya Celebi, unlu Seyahatname’sinde
Bolu'yu anlatirken soyle der:
''Ab-i hayat sulari ve kutu bozasi ve cam ve ardic bardaklari olur
kim ondan su icer 'ab-i hayat-i cavidan bulur.'
O diyarda ona senek ve boduc derler.'' '
Simdi, cam agacinin islenmesi kolaydir.
Ustelik agacin bir ozelligi de suyu soguk tutmasi
ve ona latif bir koku vermesidir.
Piknik arazilerindeki cesmelerin,
cam govdelerinden akitilmasinin bir sebebi bu olsa gerektir.
Ayrica, cam ormanlarindan cikan kaynak sulari da oldukca itibar gorur.
Cam ile su arasındaki bu illiyet,
Evliya Celebi'nin de dedigi gibi
cam ormanlari bulundugu yerlerde agactan yekpare bardaklar
(veya boduclar) yapilip su kabi olarak kullanilmasina yol acmis..
Vaktiyle orman koylerinden bir delikanlı, askere gitmis.
O yillarda askerlik de uzun suruyor hani.
Geri dondugunde koyun yakinindaki buyuk cam agaclarinin
kesildiklerini gorup babasina sebebini sormus.
İste cevap:
-Oglum, sordugun o eski camlar bardak oldu!
Askerde iken sana gonderdigimiz harcliklar nereden geldi saniyorsun?
''Esref saati.''
Bu deyimin asli esref-i saat (zamanin sereflisi, muvafik zaman, denk gelme)
seklinde ifadelendirilen bir astroloji terimidir.
Tarihte gok bilimleriyle ilgilenen ilk medeniyetler,
Sumerler ile Keldanilerdir. Mezopotamya'nin bu eski kavimleri,
gok cisimlerine tapar ve yildizlarin hareketleri ile
aldiklari degisik konumlardan bazi hukumler cikarirlarmis.
Simdi astroloji dedigimiz ilm-i ahkam-ı nucum'un esasi iste buraya dayanir.
''Halep oradaysa arsin burada.''
Vaktiyle, gorgusuzun biri kisa bir muddet Halep'te kalmis.
Yurduna donunce de yerli yersiz konusmaya,
''Ben Halep'te soyle yaptim, boyle yaptim''
gibi atip tutmaya baslamis.
Oyle ki ovunmelerinden halka gina gelmis.
Gunlerden birinde,
koy odasinda oturulurken soz cirit oyunundan,
uzun atlamadan acilmis.
Bizim ovunme meraklisi dayanamayip soze girmis:
-Ben halep'te iken on bes arsin atladim.
Sabri tukenenlerden biri itiraz etmis:
-Yapma be iki gozum,
on bes arsin atlamak kim;
sen kim?
-Canim ne var on bes arsinda,
atladim iste!
O sirada aralarinda bulunan marangoz,
malzemeleri arasindaki arsini cikarip ortaya koymus:
-Halep oradaysa, arsin burada!
Haydi atla da gorelim!
O gunden sonra palavraci,
her nerede bir kuru siki atsa halk kendisine
''Arsin burda!'' demeye baslamis
ve bu soz bir deyim olarak yayginlasmis.
Bugun dahi gecmiste yaptigi bir sey ile ovunen;
yahut yapmadigini yapmis gibi soyleyen insanlara,
halihazir sartlar altinda da ayni basariyi gostermesi arzusunu izhar icin soylenir.
''İki dirhem bir cekirdek.''
Giyim kusamina ozen gostermis,
sık ve suslu kiyafetleriyle dikkat ceken insanlar hakkinda
''iki dirhem bir cekirdek'' sozu kullanilir.
Bu yakistirma, agirlik olcusu olarak
okkanin kullanildigi eski devirlerden kalmadir.
Belki biliyorsunuz, bir okka bugunku olculerle 1283 gram tutar.
Okkanin dort yuzde birine, dirhem adi verilirdi.
Simdiki gram ile ayni birim oldugunu sanarak
gram diyecek yerde dirhem denilmesi hatalidir.
Dirhem, daha ziyade hassas teraziler icin kullanilan bir olcudur.
Ancak sarraflar,
dirhemden daha hassas olcumler icin
bir agirlik birimi daha kullanirlar.
Buna cekirdek denir ki toplam,
5 santigram karsiligidir.
Eski devirlerin en kiymetli parasi olan bir Osmanli altini,
toplam iki dirhem ve bir cekirdek agirligina sahiptir.
Bu durumda suslenmis kimselere,
iki dirhem bir cekirdek yakistirmasinda bulunanlar,
mecaz yoluyla onlara 'altin' demis olurlar ki,
bizce pek zarif bir nuktedir.
-Iskender Pala-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder